Konumuz ezelî rakiplerin kulüp değiştirmeleri, yani başka ezelî rakiplerine transfer olmaları. Ve bu konudaki son örnekler de Trabzonspor'dan Galatasaray'a transfer olan Selçuk İnan ve Ceyhun Gülselam.
Taraftarlar olarak illa ki bir şeylere duygusal bakıyoruz; bir futbolcuyu sahiplenirken onun "profesyonel" olduğunu, kazandığı parayla bir şekilde futbol sonrası hayatını kurtarması gerektiğini unutuyoruz. Ve dolayısıyla da bizde oynadıktan sonra rakibimize imza attığında kızıyoruz. Ancak ben seneler içerisinde şunu fark ettim ki tepki gösterdiklerimiz genellikle yerlerini doldurmakta zorlandığımız isimler. Yani gösterilen tepkilerdeki en büyük neden "kuyruk acısı".
Şimdi isterseniz örnekler üzerinden devam edelim; hangi takımın taraftarları, hangi futbolculara nasıl tepkiler göstermiş hatırlayalım.
Tümer Metin: Beşiktaş - Fenerbahçe
Emre Belözoğlu - Galatasaray - Fenerbahçe
Rüştü Reçber - Fenerbahçe - Beşiktaş
Tümer Metin'le başlayalım. Hatırlarsınız, Fenerbahçe'ye gelişi büyük olay olmuştu. Küfürleri, hakaretleri geçtim, olayı asker kaçağı olmaya kadar vardırmıştı Beşiktaş taraftarının büyük bir kesimi. Şimdi ben senelerdir Tümer konusunda tartıştığım her Beşiktaş taraftarına sorduğum soruyu yine soruyorum. 33 yaşına kadar askerlik yapmadan Beşiktaş'ta oynayan Tümer Metin; 2 günde nasıl kaçak durumuna düştü? Böylesine saçma bir yorum nasıl yapılabilir? Ya da bu yönde pankartlar açan, sloganlar atan Beşiktaş taraftarları düştükleri aciz durumu hiç fark ettilermi? Geçelim.
Emre Belözoğlu; gelişine Fenerbahçe taraftarları dahi inanmakta uzun süre zorluk çekti. Galatasaray cephesinde ise hüzün ve öfke vardı. Kendilerinin de kadın akrabaları olduğunu unutan bir kısım haysiyet yoksunu maganda; Emre'ye her fırsat bulduklarında topluca küfürler etmekten geri durmadılar. Yolda tek başına gördüğünde imza isteyecek adamlar, Emre'ye milli takım kamplarında otobüse binerken uzaktan küfür ettiler. Para kazanmayı seçmesini bahane ettiler. Çoğunun ve çoğumuzun hayatımızda göremeyeceğimiz milyon avroları reddetmediği için suçladılar. Geçelim.

Ama gitti. Bir anda Beşiktaş'a imza attığını öğrendik medyadan. Şaşırdık, üzüldük, kimimiz tepki gösterdik. Ama bir gün olsun Kadıköy'de Rüştü'ye maç boyu topluca küfür edilmedi, yolda, şurda burda laf atılmadı. Evet kızdık, üzüldük ama yerini de doldurduk. Hani yukarıda bahsettiğim "kuyruk acısı" kavramı vardı ya; işte meselenin özü tam olarak budur.
Biz Rüştü'nün de, Nobre'nin de, Serkan Balcı'nın da, Kazım'ın da yerlerini bir şekilde doldurduk. Bizden gitmeleri ya da bizde oynamamaları futbolumuzu etkilemedi. Rüştü diğer örneklerin arasından sembol isim olması itibariyle sıyrılır, mevkisi dolsa da manevi yeri dolmaz. En azından buna saygı gösterdik.
Ama sizler her fırsat bulduğunuzda Tümer ve Emre'ye saldırdınız; medyaya yansıyan her olayda yargısız infaz yaptınız. Emre sakatlandığında "iyi olmuş" diyecek kadar ahlaksızlaştınız.
Şimdi eğer bu yazıyı sonuna kadar okuduysanız kendinize sorun; neden sizlerin Emre ve Tümer'e gösterdiğiniz tepki Rüştü'ye gösterilmiyor? Siz mi çok sevdiniz? Yoksa biz mi yeterince sevemedik.. Düşünün ve lütfen fikirlerinizi yazın..
Saygılarımla..
dipnot: bu yazı; futbol extra dergisi 2011 ağustos sayısının 21. sayfasında "hempenaltihemgol" rumuzuyla yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder