Bugüne kadar insan gibi anlatmaya çalıştık hep bir şeyleri, ve "adalet" istedik. İddia yığınındaki çarpıklıkları kanıtladık, "temiz" olduğumuzu söyledik. Bir takım ilişkilerden bahsettik, "kumpas" dedik. Ve bunları yaparken hep belli bir çizgide gittik; en önemlisi de sesimizi yükseltmek için savunmayı bekledik.
1 ay önce Çağlayan'da yaptı savunmasını Aziz Yıldırım. İsimler verdi, şahitler gösterdi, belgeler ve sözleşmelerle konuştu ve iddia makamının soruşturma esnasında girdiği hukuksuz işleri anlattı. Anlattı anlatmasına ama, hukuksuzluğu bahane etmedi, her şeyi bir bir açıkladı.
Ancak farkettik ki yetmedi.
Çünkü linç tam gaz devam ediyor, cahillik almış başını gidiyor. Savunmayı okumaya dahi tenezzül etmeyenler halen"Fenerbahçe kümeye" nidalarıyla salya saçıyor.
Ve anladık ki artık kullandığımız üsluba da bir "ince ayar" çekmenin vakti geldi.
Bak arkadaşım, seni tanımam, kimsin nesin bilmem. Ama bilirim ki farklı formatlardasın. Kimi zaman "liseli medya"nın emir kulu olmuş bir "gazeteci", kimi zaman yandaş medyanın köpeği, kimi zaman da tuttuğun takım önemli olmaksızın "anti fenerbahçe" zihniyetiyle yaşayan bir zavallısın.
"Bilmemek ayıp değil" derler hani, doğrudur. Ancak 1 ay geçti savunmanın ortaya çıkışının üzerinden. Ve halen okumadıysan, okumadığın halde de "Fenerbahçe kümeye" demekten utanmıyorsan, tam da ıslak odunla dövülesi kıvamdasın.
Bir "inşaat" muhabbetine takmışsın.
Ama sana "Hasan Pınar" desem, "Bugsaşspor'un sol beki mi" diye sorarsın. Para çıkışlarından bahsedersin, "Stil Yapı'ya gitti, sözleşmeleri de var" desem mavi ekranda kalırsın.
"3 Tarla"dan dem vurursun, ancak o hafta için suçlandığımız üç maçtan neden sadece bir tanesinin iddianamede yer aldığına cevap bulamazsın.
Hayatında hiç Karabük'te bulunmamış Seyit İbrahim Kalender'in Karabükspor'la aramızdaki şike bağlantısı kurduğunu sanarsın.
Daha Fenerbahçe idari menajeri yerine İsveç'te yaşayan menajer Hasan Çetinkaya'yı dinlediğini bile bilmeyen kurumun attığı iftiralara inanırsın.
Tüm bunlara rağmen, suç sende değil aslında. Sana kendini bu kadar değerli hissettirende. Şimdi, ağzındaki köpük tabakasını sil, ve düşün bir zahmet "ben kimim" diye.
Bak açık açık anlatayım. 8 aydır saldırdığın Aziz Yıldırım var ya, sadece yargıda aklanmak ve biz Fenerbahçe taraftarlarını iknâ etmek zorunda. Sana karşı bir yükümlülüğü de yok, hesap verme mecburiyeti de.
Madem ki "düşsün" istiyorsun Fenerbahçe, gazeteciysen köşende yaz, ekrandaysan yırt kendini, taraftarsan yüklen federasyona, yargıya, kendi kulüp yönetimine.
Tüm gazeteler-televizyonlar, tüm kulüpler, ülkedeki tüm kurumlar. Hepiniz birleşin, alayınız gelin. Madem ki güçlüsünüz, madem ki büyüksünüz, varsa o kadar etkiniz bu savunmadan sonra ceza alsın Fenerbahçe.
Yine de uyaralım, büyüklük bizde kalsın. Psikolojine yazık, harcadığın efora yazık. Gel, sen daha fazla rezil etme kendini.
Çünkü "biz" temiz olduğumuzu bildikten sonra, istersen milyonluk mail kampanyaları düzenle.
"Biz" Aziz Yıldırım'a inandıktan sonra, Twitter'da yırtın, forumlarda ağla, salya saç yine klavyene.
"Biz" ikna olduktan sonra, sen istersen çıplak koş evinden Taksim'e.
Ama bil ki yine sen üzülürsün, zararın en çok kendine.
Çünkü unutma ki, senden de, senin küçük beynine rağmen sahip olduğun geniş hayal dünyasından da, bu kumpası düzenleyen ve ortak olan tüm kurumlardan da büyüktür Fenerbahçe.
Onur İNAL
#sanasozyinebaharlargelecek
https://twitter.com/pikuee
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder