Ergendim o zamanlar, 17'nin içindeydim.
Şile'deydim, yatılı okuldaydım.
Maçtan sonra, elimde çubuklu'mla çarşıda bir tur atıp koğuşuma döndüğüm vakit,
Gördüğüm manzara sarı-kırmızıydı.
Pansiyonda ne kadar Galatasaraylı varsa karşımdaydı,
Doluşmuşlardı bizim koğuşa, şampiyonluklarını kutluyorlardı.
Çünkü koca pansiyonda, sabah akşam Fenerbahçe muhabbeti yapan 2 kişi vardı.
Biri bendim, diğeri de zaten raporlu bir çocukcağızdı.
Aramızdaki tek fark, benim kopan kayışın tescillenmiş olmamasıydı.
Kabak benim başıma patlamıştı anlayacağınız.
Sevindiler, bağırdılar, tezahuratlarla inlettiler odayı.
Elimden hiçbir şey gelmedi, sessizce izledim.
Sonra gittiler, 1 ay sonra da okul bitti.
Bir şekilde atlattık, hayat devam etti.
2010/Trabzon..
Çalışıyordum, işimde gücümdeydim.
Bir yandan açıköğretimin son senesindeydim.
Destek amaçlı kursa gidiyordum, işe de yarıyordu hani.
16 Mayıs 2010, pazar..
Final sınavlarına bir hafta kala,
Ders; maliye politikası.
Biletler arkadaşın cebinde, ilk ders bitmiş.
Ara verildiğinde çıktık sınıftan,
Çıkış o çıkış, doğruca Kadıköy'e.
1 puanla kaldım o dersten,
1 sene daha uzadı okul.
Ama umrumuzda mı, şampiyonluğa gidiyorduk.
Sonrası malum, anons skandalı.
Tribünde arkadaşıma nasıl sarıldığımı hatırlarım,
Bir de mevzunun asıl rengini farkettiğimde başımdan aşağı dökülen kaynar suları.
Onu da atlattık ama evelallah, küsmek haddimize miydi zaten.
Daha sıkı sarıldık sevdamıza, geçti gitti.
Tüm söylenenlere kulak tıkadık, hayat devam etti.
Bu günlere gelirsek, Allah'ın belâsı 3 Temmuz sürecine.
Lig başladığında yeşil sahalar umrumda değildi,
Mücadelenin saha dışında olduğuna inananlardandım.
Saha içini hiç kafama takmadım.
Ancak gördüm ki;
Biz sürekli bir yerlerde sevdamızı haykırırken,
Özgürlük için, aklanmak için savaşırken,
Başka yerlerde, başka hesaplar dönüyor.
Bizleri, UEFA'yı dize getirdiğimize inandıranlar,
Uykularımızı kaçıran 24 Ağustos gecesinin davasından vazgeçiyor.
Bizler her yerde "Fenerbahçe tertemizdir" derken,
Birileri "sahaya yansımayan saha dışını bağlamaz" diyerek bizi bir şeylere hazırlıyor.
Gördüm ki;
Senelerdir başarıya aç olan ezelî rakibimiz,
Gizliden gizliye kuyumuzu kazarken, açıktan açığa bir şeyler çeviriyor.
Özkâhya'lar, Özkalfalar havada uçuşuyor,
Burak Yılmaz'lar gidiyor, Yiğit İncedemir'ler geliyor.
Emenike ülkeyi terkedecek hale getirilirken,
Necati Ateş'ler, Amrabat'lar görmezden geliniyor.
Ve medya kamuoyunda "tüm kötülüklerin anası Fenerbahçe" algısı yarattığı için,
Türk sporuna tüm kötülükleri ithâl edenler "melek" muamelesi görüyor.
Türk sporunun şımarık çocuğu Galatasaray,
Her ne yapıyorsa gizlemeden, açıktan açığa yapıyor.
Ve anladım ki;
Biz taraftarlar olarak ne kadar dik dursak da, bir sınırı var.
Çünkü kasklı, plâstik mermili, biber gazlı imamın ordusu sağolsun,
İsyanın dozunu biraz arttırdığımızda dağılma süremiz ortalama 15 dakika kadar.
Ve mührü ellerinde tutanlar,
Fenerbahçe adına söz söyleme hakkına sahip olanlar elimizi kolumuzu bağladılar.
Anladım ki;
Saha dışında, masa başında bozulmayacak bu kurgu.
Yine bir takım hesaplar yapılacak,
Siyasî baskılar gelecek,
Pazarlıklar dönecek.
Ve tüm isyanlarımıza rağmen yönetim bırakın hesap sormayı,
Süreçten olabildiğince az zararla çıkmaya bakacak.
Belki de aramızda "yırttık" diye sevinenler olacak.
İşte tam olarak bu yüzden,
Saha dışında kravatlı'larımız hiçbir varlık gösterememişken,
Artık tüm umutlarımız çubuklu'larda.
Çünkü biliyorum,
2006 ve 2010 travmalarını zor da olsa atlatan ben,
Galatasaray'ın böylesine bir "kurgu"yla,
Pisliğin, kepazeliğin bu kadarıyla,
Göstere göstere, gram utanma hissiyatı barındırmadan,
En fecî kısmı da,
Bize nispet yaparcasına şampiyon olma ihtimalini dahi aklıma getiremezken,
Gerçekleşmesi durumunda kaldıramayacağım.
Çubuklu baki kalacak, yine deli gibi seveceğim,
Ama bu travmayı kolay kolay atlatamayacağım,
Hayat eskisi gibi devam etmeyecek.
Bu yüzden;
Futbolcularımızı çubuklu'yu terk etmeye itenlere inat,
Çubuklu'yu terk edip gidenlere inat,
Kupa isteyenlere, açıktan açığa yukarı itildiği halde halen üzerimize basmaya çalışanlara inat,
Trabzon'da futbolcularımızı uyutmayanlara inat,
Zalad'ları, Doğan'ları, kayıp makbuzları unutup bize çamur atanlara inat,
İçimizdeki Pensilvanyalı'lara inat,
Hesabın büyüğü sahada kesilecek.
Önce Avni Aker'de, sonra Mabed'de kazanacağız,
Madem ki saha dışında haklarımızı koruması gerekenler yetersiz,
10 ayın intikamını "bir kupadan çok daha fazlası"nı ifade eden bir şampiyonlukla alacağız.
13 Mayıs gecesi kupa Alex'in ellerinde yükselirken,
"Koyduk mu" sloganı ete kemiğe bürünecek.
Kurulan ittifaklar bozulacak,
Yakacağız tüm dünyayı.
Sevinç gözyaşlarımız,
En sevdiklerimizin gözyaşlarına karışacak.
Saha dışındaki işimiz bitmese de, "seçilmiş"lerden beklentim yok artık benim.
Düşmanlara en büyük darbe, Mabed'de vurulacak.
Kravatlı'lar bizi hayal kırıklığına uğratsa da, kurgu'yu çubuklu'lar bozacak.
Onur İNAL
#sanasozyinebaharlargelecek
https://twitter.com/#!/pikuee
eline diline ağzına sağlık kardeş,m aynen katılıyorum hesabı çubuklular kesecek
YanıtlaSilçok teşekkürler..
Sil''13 Mayıs gecesi kupa Alex'in ellerinde yükselirken,
YanıtlaSil"Koyduk mu" sloganı ete kemiğe bürünecek.
Kurulan ittifaklar bozulacak,
Yakacağız tüm dünyayı.
Sevinç gözyaşlarımız,
En sevdiklerimizin gözyaşlarına karışacak.''
çok güzel bir yazı yazmışsın, renkdaşım bu kısmı çok beğendim özellikle...
çok çok teşekkürler, ifade edebildiysem ne mutlu..
YanıtlaSilSuper yazmissin abi duygulandiriyorsun insani..
YanıtlaSilçok teşekkürler kardeşim.
Sil