Öncelikle başlıktaki "Lütfü" tabiri şahsi hitap değil, tüm federasyon içindir. Sadece Lütfi Arıboğan'a sarmayacağım. "Pierre Cornu'ya hakkımızda yanlış beyanatlar verdi, bizi UEFA'ya şikayet etti." de demeyeceğim. UEFA'ya göre bizim "şikeci" olduğumuzu kendilerine bizzat iletenler Lütfi Arıboğan ve İlhan Helvacı; evet. Kızıyoruz, tepki gösteriyoruz, evet. İnkâr ediyorlar; Pierre Cornu'ya, dolayısıyla UEFA'ya "yalancı" diyorlar; bilemeyiz. Fakat bir tarafın kesinlikle yalan söylediği kısmında sanırım hemfikiriz. Yani yalan söyleyen taraf henüz belirsiz. Kimin suçlu olduğu henüz CAS tarafından tescillenmedi.
Ancak ortaya çıkan tablo, Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne katılımının engellenmesinde yaşanan hukuksuzluğun açık göstergesi. Davalı konumundaki iki kurum; Türkiye Futbol Federasyonu ve UEFA; savunmalarını Fenerbahçe'ye karşı bir takım belgeler öne sürerek değil, birbirlerini suçlayarak yapıyor.
Fenerbahçe CAS'a "Şampiyonlar Ligi'nden haksız yere men edildik, sorumlusu TFF ve UEFA'dır" diyor. TFF; "Biz men etmedik, UEFA talimatıdır" diyerek kendisini savunuyor. UEFA ise "Ülke federasyonundan gelen bilgiyle karar verdik" diyerek topu TFF'ye atıyor. Burada asıl önemli olan nokta şu ki; ne UEFA, ne de TFF savunmalarında "Fenerbahçe "suçludur", o nedenle men ettik" diyemiyor. Yani, her iki kurumun da kazanamayacağı net; sadece kaybeden taraf olmamak için ikisi de birbirini suçluyor.
Çünkü haklı taraf belli; "davacı" konumundaki Fenerbahçe'nin karşısında TFF ve UEFA'nın bu tavırları tam olarak; "Evet, ortada bir haksızlık var, ancak biz yapmadık" demektir. Hukuksuzluğun en büyük ispatı, acziyet halinin göstergesidir. Biri ülkemizde; diğeri ise Avrupa genelinde futbolun patronluğunu yapan 2 kurumun; Fenerbahçe karşısında amiyane tabirle "çatır çatır" hesap vermesidir. Vakit, "Temiz olsaydınız Şampiyonlar Ligi'nden men edilmezdiniz" diyerek Fenerbahçe kompleksleriyle cahilce konuşmaya itilenlerin girdikleri bataklıkta sakin kafayla düşünme vaktidir.
Uzun bir mücadeledeyiz, ve bu sadece ilk round. "Kazandık" diyemesek de gerçek şu ki öndeyiz. Yüzlerce kez söyledik, sadece "adalet" peşindeyiz. Adil yargı istiyoruz. Suçluluğumuz ispatlandığı halde maddi kaygılar uğruna bizi küme düşürmezlerse; en büyük savaşı yine biz veririz. Temizliğimize güvenerek, kendi irademizle gitmek istediğimiz Avrupa yolunda "Sen düşünemezsin" diyerek tası kafamıza vurdu ya Lütfü; farkında değil, bu filmde bu sahneden sonra hakiki Tosun Paşa da biziz.
Hiçbir şey bitmedi, daha yeni başlıyor. Ancak 3 Temmuz'dan beri, medya yüklendi, TFF yüklendi, UEFA yüklendi, önemli futbolcularımız gitti. Buna rağmen ligde lideriz, CAS'taki davada da bir adım öndeyiz; yani dimdik ayaktayız.
"Fener'le kimse başa çıkamaz" demiştik ya hani;
Siz sadece tezahurat mı sandınız?
Onur İNAL
#sanasozyinebaharlargelecek
https://twitter.com/#!/pikuee
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder