23 Şubat 2012 Perşembe

Sen Kimsin Altaylı?

Çok tepki gösterdik medyaya 3 Temmuz’dan bu yana, halen de gösteriyoruz. Ve çok bel altı vuruşa, yanlı manşete, linç kültürüyle bezeli habere maruz kaldık. Ağzıyla hacet gideren de gördük, kaleminden idrar akıtan da. Kimisi cemaatin tetikçisiydi, kimisi tiraj kaygısıyla kullandı Fenerbahçe’yi.

Ama sen farklısın Altaylı.

Tiraj kaygın olduğunu düşünsem de, en azından sana “birilerinin adamı” diyemem. Sabit durmuyorsun çünkü; rüzgârın gidişatıdır senin kalemine yön veren. Geçmişte sert ifadeler kullandığın insanlara bugünlerde “ağam, paşam” çekmen de bu yüzden.

Bu yüzdendir 2006’da devleti kazıklamakla suçladığın, hakkında “Galatasaray bu parayla kurtulacaksa hiç kurtulmasın daha iyi” şeklinde yazdığın Ünal Aysal’ın seçileceğini anlayınca “çekincelerim azaldı” demen.

Bu yüzdendir 2001’de “demokrasiyi şeriat durağında inilecek tramvay” olarak görmekle suçladığın Tayyip Erdoğan’ın artık suyuna gitmen. Wikileaks belgelerinde ortaya çıkan yurtdışı hesapları için “yalan olduğuna kalıbımı basarım” diyerek kefil olman. Yurtdışı seminerlerdeki tavrı hakkında “gurur duydum” demen. Toki Arena’da ıslıklandığında kendi taraftarına saydırma pahasına koruyup kollaman, daha sonra kendi taraftarına yaranmak için “ıslıklayan stada giremez” diyen Adnan Polat’ı “protesto hakkı” nedeniyle eleştirmen.



Dedik ya, sen farklısın. Ne fikirlerin net, ne de tavrın. Senin hakkında net olarak bildiğimiz şey ise, ebedî ve ezelî rakibimizin taraftarı olmandan ziyade ebedî ve ezelî Fenerbahçe düşmanlığın.

Hep birileriyle kıyasladık seni bu konuda, aslında yayınladığın o eşgal fotoğrafıyla zaten öne çıkmıştın. Ancak Habertürk’ün anasayfasındaki duruşma manşeti ve dünkü yazınla rakiplerinle arandaki farkı iyice açtın. Fenerbahçe’nin şerefli koltuğunu kirletmeye kimsenin hakkı olmadığını belirtmişsin; peki senin algılarına göre o koltuğu kirleten kişilere sahip çıkan Fenerbahçe taraftarını neden yağladın?

Kendini “cesur, bir şeylerin üzerine giden gazeteci” olarak addediyorsun belki de, eyvallah. Peki yazarken neden kıvırıyorsun? O eşgal fotoğrafını basmanla hak ettiğin sözleri sen bizden daha iyi biliyorsun. Buna rağmen ısrarla olayı başka yere çekiyorsun. 8 aydır sen ve senin gibiler tarafından linç edilen adam kendisini savunduğunda “o fotoğrafa giden işleri biz mi yaptırdık” diyorsun. Şimdi birisi sana canlı yayında sorsa “hangi işler” diye, “kem küm” edersin. Delikanlı gibi “şike yaptılar kardeşim” diyemezsin. Dedin diyelim, sen savcı mısın, hakim misin, ya da nesin?

“Sabıka kayıtları klasörleri dolduran adamlarla ne işiniz vardı” diye sormuşsun. O adamlarla o işlerin yapılıp yapılmadığına sen mi karar vereceksin? Onu da geçtim, yanlış olana biz de yanlış deriz pekalâ, ama sen diyemezsin. Gazetecilik görevindir, röportaj yaparsın anlarım.  Ama o yemekte ne yediniz bölücü başı’yla? Hani sen “klasörler dolusu sabıka”dan dem vuruyorsun ya; mezarlar dolusu insanın katiliyle ne işin vardı aynı sofrada?



“Gazetemi hedef gösterdiler” diyorsun; hedef göstermek ayrı, “gazete” tabirindeyim ben aslında. Ne acıdır ki, Habertürk’ü gazete, kendini de “gazeteci” sayıyorsun. Peki Alex De Souza’nın adını duyduğunda ne hissediyorsun?

Esiyorsun, gürlüyorsun. Lafa gelince mangalda kül bırakmıyorsun. Ancak Aziz Yıldırım savunmasında Türkiye gerçeklerini anlattığında “Tuhaf ifadeler” şeklinde başlık attırıyorsun. “Siyasi davaya çevirdi” diyerek aklın sıra dalga geçiyorsun. Fenerbahçe düşmanı olduğunu bilmesem seni suçlamam, sonuçta emir kulusun. 8 aydır linç edilen adam kadar dik duramıyorsun, korkuyorsun. Bir haber yapıyorsun, ardından gazeteye telefon bağlatamıyorsun. Santraldeki korkudan sesi titreyen kızların eteğinin altına saklanıyorsun.



Her ne kadar teröristin hasıyla muhatap olmuşluğun varsa da, terörist değiliz, taraftarız biz. Sen ve senin gibilere karşı savaşımızı demokratik çerçevede veririz. “Fenerbahçe düşmesin” martavallarıyla hayata geçirmek istediğiniz “Aziz Yıldırım'sız Fenerbahçe” projesini de iyi biliriz. Sürekli “ne zaman adam oluruz” diyorsun ya; sen ve türevlerini elbet bir gün o makamlardan indirip medyayı adam edeceğiz.

Son olarak, hani “külahları değişiriz” demişsin ya Altaylı; saplandığın bataklıkta bir de utanmadan tehdit etmişsin. Israr ediyoruz, değişmezsek hatrımız kalır.

Sen kimsin? 


Onur İNAL
#sanasozyinebaharlargelecek

4 yorum:

  1. asıl sen kimsin ya Altaylı ya laf söylüyorsun. Sen kimin köpeğisin onu açıkla önce.Sonra da son yazdığı yazıya bak Altaylı nın yanlış bir tek kelime yazmış mı? Önce senin başkanın başlattı bunları açtırttı adamın ağzını, senin gibiler mi kapıyacak o ağızı sen kimsin ONUR İNAL.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet, elbet bir gün kapatacağız o ağızları. ben kimsenin köpeği değilim ama sanırım sen fatih'in köpeğisin. fatih o eşgal fotoğrafıyla kendisi kaşındı. ben, ona canımın istediğini söyleyebilirim hakaret etmediğim sürece. sonuçta hakaret yok, saygısızlık var. ki saygı göstermek zorunda da değilim; ayrıca sana giren çıkan da yok. he varsa da adı üzerinde işte, giren sana, çıkan sana. bu da beni bağlamaz.

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil