1 Ekim 2011 Cumartesi, esaretin, hasretin 91. günü. Bir başka deyişle, yani futbolun diliyle 90+1. günü. Öyle ya; ne de olsa olay “sadece” futbol’dan ibaretti; herhangi bir usulsüzlük, hukuk ayıbı yoktu işin içerisinde. Tek neden futboldu, biz de futbolun diliyle anlatalım istedik bir de.
18. şampiyonluktan yaklaşık 1.5 ay kadar sonra bir sabah; kendini topyekün Şükrü Saracoğlu’nda; bambaşka bir atmosferde buldu Fenerbahçe camiası. 3 Temmuz günü çalan ilk düdükle başlayan karşılaşma pek de normal sayılmazdı aslında. İlk dakikadan eksilmiştik; ortada 5 kırmızı kart vardı. Yeni transferlerimizden ikisi sahayı sedyeyle terk etmişti. Orta hakem Marcus Berk; otoritesini sahaya tam olarak yansıtıyordu, yan hakemin kaldırdığı bayraklar ise oldukça “organize”ydi. 4. hakemde de bir gariplik vardı; ilk dakikada sahanın karışmasının ardından olayı tribünlere “The End” yazılı tabelayı kaldırarak ifade etmesi de neyin nesiydi?
Ortada ses yoktu, görüntü yoktu; ancak maç sonuna kadar gizli kalması gereken ve henüz doğruluğu onaylanmamış “ihraç” nedenleri; maçın daha henüz başlarında yazılı olarak dağıtılmaya başlanmıştı. Taraftarın protestosu yükselerek yeri göğü inletiyordu. Karşılığı ise diğer yan hakemin olanca çevik’liğiyle tribünlere gönderdiği biber gazı oldu. Fakat sesini yükseltti taraftar; susmadı. Sürekli hakemleri sorgulayıp rakip takımın ilginçliğinden bahis açtı.
Rakip karmaydı; her oyuncusunun forması farklıydı fakat yüklendikleri kale aynıydı. İşin ilginç tarafı, rakip takımın tribünleri de rengârenkti. Birbirleriyle her daim rekabette olan taraftarlar, konu Fenerbahçe olunca menfaat birliğine gitmiş ve “karma” takımlarını desteğe devam ediyorlardı.
Bu haliyle dahi zaten karışık olan saha içerisi, ilk yarının sonlarına doğru bir anda Korcan Çelikay’ın olmayan kız kardeşinin henüz üretilmemiş bir Mini Cooper’la sahaya girmesinin ardından iyiden iyiye arttı. İkramlık baklavalar, porsiyon porsiyon dönerler; sulanmak için tarlasından koparılıp getirilen ekinler ve “protokol bileti” süsü verilmiş deste deste paralar olmayan arabanın olmayan bagajından sağa sola saçıldı.
Fenerbahçe taraftarı sesini yükselterek bağırmaya başladı o esnada; çünkü ekinlerin çürük, dönerlerin bayat ve paraların sahte olduğu çabuk fark edilmişti. İlk yarı biterken sahadaki eksiklere rağmen yüreklerde maç sonuna dair “umut” vardı.
Fakat son gelişmeler üzerine Marcus Berk; 2. yarının hemen başında yayıncı kuruluşa yazılı bildiriyle “Çekmeyin kardeşim” dedi. Saha dışarısındakilere sunulması gerekenler sunulmuştu çünkü; bu noktadan sonra duyacaklarıyla kafaları karışabilir; hakem camiasına olan güvenlerini yitirebilirlerdi. “Kirli” propagandalarla başlayan maç yayını, tam zamanında kesilmişti.
O dakikalarda, Fenerbahçe’nin Avrupa takviminin gelip çatması nedeniyle karşılaşmaya ara verilmesi gerekiyordu, olmadı. “Gidemezsin” dedi Federasyon temsilcisi; “Dur bakalım, daha buradaki maçı kazanmadın.” Oysa ki henüz kaybedilmemişti bile; kaybedilmiş muamelesi yapıldı; sahadan çıkıp ülkeyi terk eden 5 oyuncuya da engel olunamadı haliyle.
Ve tribünler boşaltıldı ardından; “Gidin evinize, sokun kafanızı yastığınızın altına.” Dendi Fenerbahçe taraftarına. Gitmedi evine taraftar; bu sefer stadın önünde birikti; kadınıyla, çocuğuyla, erkeğiyle, yaşlısı-genciyle sesini, desteğini kaldırımdan gönderdi.
Bir gariplik vardı Fenerbahçe taraftarında; karşılaşmada farklı şekilde yenik olmalarına rağmen umut had safhadaydı, Fenerium’lar yağmalanıyordu misâl; maddi manevi destek vardı. Galibiyet garantilenmişçesine coşku vardı; normal şartlarda görülemeyecek ne varsa, Fenerbahçe taraftarında o vardı.
Öyle ki; Fenerbahçe’nin maçı kaybetmesi ihtimalindeki maddi kayıpları düşünerek şahsî menfaatleri doğrultusunda hakemlerden tavırlarını yumuşatmalarını dahi bekleyenler oldu rakipler arasından. Fakat Fenerbahçe taraftarından böyle bir talep yoktu; rakiplere “Hakkınızla yenin yeter” diyorlardı. Panik yoktu, öfke vardı. Üzüntü yoktu, tepki vardı.
90. dakikaya kadar susmadı Fenerbahçe taraftarı; ve duraklama anları geldi çattı. Duraklamaların ne kadar olacağı, maçın daha ne kadar uzayacağı belirsiz. Sahaya konfeti atılıyor sürekli. Tam temizlendi derken atılıyor, tam temizlendi derken atılıyor; 2006’daki gibi.
Ve yarın; 91. günde, Fenerbahçe - İ.B.B maçına gelecek olanlar unutmasın; her zamankinden farklıyız bu sefer, her zamankinden şiddetliyiz. 90+1. dakikada tepkileri doruğa ulaştırıp; maç bitiminde de staddan ayrılmadan devam ettireceğiz. Giy çubuklu’nu gel stada; unutma 12 Numara, sensiz 1 kişi eksiğiz..
Onur İNAL
#sanasozyinebaharlargelecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder