22 Eylül 2011 Perşembe

Bari İçeride Rahat Dur Başkan!

Şike soruşturması başladığından bu yana en durgun dönemleri yaşadığımızı söyleyebiliriz. Özellikle son 1 aydır hemen hemen hiç kimsenin gözaltına alınmamış olması da bunun göstergesi. Ancak ligin ilk 3 haftasında ortaya çıkan sonuçlar yine hareketli günler yaşayabileceğimizin sinyalini veriyor.

Özellikle Aziz Yıldırım’ın tutuklanarak Metris cezaevine gönderilmesiyle birlikte bir kesime göre futbol şimdiden temizlendi. Cezaevinden saha içine müdahale etme şansı olmaması da bu sezon alınacak skorların güvenilir olacağının garantisiydi aynı kesime göre. Fenerbahçe artık şike yapmaya cesaret edemeyeceği için lige seri yenilgilerle başlayacak; teşvik primi veremeyeceği için de ezeli rakipleri şahane futbollarının karşılığını hak ettikleri puanlarla alacaktı. Teoride her şey güzeldi, futbolumuz temizleniyordu sonunda. Ancak pratikte sıkıntılar baş gösterdi.

Çünkü ilk 3 haftada;

Gökhan’sız, Emre’siz, zaman zaman Mehmet’siz Fenerbahçe; seyircisiz Orduspor, deplasmanda Gaziantepspor ve son dakikada attığı net golün verilmediği Manisaspor karşılaşmalarından 7 puan;

Temiz futbolun ebedî ve ezelî savunucusu Galatasaray 4 puan;

Örtülü ödenekten aldığı paranın muhasebe kaydını tutmayarak taraflı tarafsız herkesten alkış alan; Barcelona’nın Türkiye resmî temsilcisi Trabzonspor 2 puan topladı.

Ayrıca Uefa tarafından 2011 yılının “sempati güzeli” seçilen Beşiktaş; oynadığı 2 karşılaşmadan topladığı 5 puanın 2’sini federasyona iade ederek altın değerindeki 3 puanı hanesine yazdırdı.

İşte bu tablo, soruşturmada yeni dalgalara şahit olabileceğimizin habercisi adeta. Çünkü 104 yıllık tarihi boyunca oynadığı maçların 18’de 17’sini şike yaparak kazanan Fenerbahçe’nin temiz bir ligde böyle sonuçlar alması imkânsız. Belli ki Aziz Yıldırım cezaevinde de rahat durmuyor. Rakip takımdan oyuncu bağlamanın, teşvik primi göndermenin daha ilk haftalardan suyunu çıkarmış durumda. Özellikle Trabzonspor’un rakipleri söz konusu primler sayesinde daha hırslı mücadele ediyor ve yerli Barcelona’nın seyir zevki veren futbolunun meyvesini almasına müsaade etmiyor.

Sadece karşılaşmalara müdahale etse iyi; futbolun “yönetim” mekanizmasını da etkiliyor. Galatasaray ve Beşiktaş’a ortalama 90; Trabzonspor ve Bursaspor’a ise 84 saatte bir maç oynatan programı bizzat kendisi belirliyor. Ortalama 66 saatte bir maç oynayan Fenerbahçe ise rakiplerini önceden bağladığı için haliyle sıkıntı yaşamıyor.

Tabi bütün bunları yaparken tedbiri elden bırakmıyor, İ.B.B maçında rakibine arkadan kafa atan Felipe Melo’ya ceza verilmemesini sağlayarak dikkatleri başka yöne çekiyor.

Sadece yeni sezonda yaptıklarıyla değil; geçen sezondan kalan şifreleriyle de Fenerbahçe’ye avantaj sağlamaya devam ediyor. “Tarlalar sulandı mı?” şifresine istinaden maç öncesi zemini ıslatılan stadlar ve maçlardan sonra dönercide buluşup 3 porsiyon yerine 1 porsiyon döner yiyen futbolcular, ayrıca elden ele dolaşan ve içerisinde binlerce Japon yeni bulunduğuna dair söylentiler bulunan çantalar teknik takipte ele geçen ilginç detayların sadece bir kısmını oluşturuyor.

Tüm bunların yanında Aziz Yıldırım’ın mektuplarındaki gizli şifrelerle taraftarları tehdit ettiği iddiaları da mevcut. Söz konusu mektuplarda; yürüyüşler düzenleyip olayları protesto etmezlerse, seyircisiz oynanan karşılaşmalarda stadın önündeki kaldırımları doldurmazlarsa stadı Toki’ye satacağını ima ettiği belirtiliyor. Fenerbahçe taraftarı da eli mahkûm, sürekli bir şeyleri protesto eder görüntüsü veriyor.

Velhasıl kelâm, Türk futbolunu temizlemek için Aziz Yıldırım’ı cezaevine göndermek yetmiyor. Tecrit koşulları uygulanmadığı için kendisi halen futbol adına tehdit oluşturmaya devam ediyor. Minik kürek takımına moral vermek için sabaha karşı 05:30’larda Dereağzı’na gitmek; son maçta kaybedilen şampiyonluktan sonra dahi futbolculara moral vermek gibi eylemleriyle kulüp içerisinde âdeta bir korku imparatorluğu yaratan Aziz Yıldırım; alınan tüm önlemlere rağmen futboldan arındırılamıyor. Ve bizler, bu olayların bir an önce son bulması konusunda yetkili birimlere gözümüz kapalı güveniyoruz.

Son olarak; vakt-i zamanında 3 güzide kulübümüzün açtığı ortak pankartta yazan sloganla Aziz Yıldırım’a seslenmek istiyorum.

“El değmemiş, temiz bir lig istiyoruz.”

Bari İçeride Rahat Dur Başkan!

Onur İNAL

Dipnot: Bu yazı; soruşturmanın başından bu yana belki de isimleri en az anılan Cemil Turan ve Tamer Yelkovan'a ithafen yazılmıştır; tüm Fenerbahçeli'lerden Metris'e selam olsun.

#sanasozyinebaharlargelecek


2 yorum:

  1. Anlamsız bir yazıyı sonuna kadar okutabiliyorsun tebrik ederim.F.B' nin sezona iyi başlaması geçen sezon şike yapmadığının ispatıdır diye bağırıyor yazı. Ben sadece yazıyı okuduktan sonra güldüm.Uzunca yazmışsın başlıkta ilginç olmuş ama baştan aşağı yazı da hiç bir şey yok. Ben özet geçeyim okuyacak olan arkadaşlara: 'Bakın başkanımızı içeri aldılar ama yine iyi başladık. Ama diğerleri yine kötüler. Eğer şike yapsaydık bu sene bu kadar iyi başlayamazdık. Yaaa demek ki biz şike falan yapmadık! Bütün dava çözüldü:))' Saygılar..

    YanıtlaSil