1 Eylül 2011 Perşembe

Çekirdek Seyircileri

Bu yazı; Anti Fenerbahçeli kesim için değil; olaylara objektif bakma potansiyeli bulunduğu halde sadece basının dayatmalarıyla yorum yapanlar için yazılmıştır. Oldukça uzun olup, sonunu getirebilmeniz sabrınıza bağlıdır. Okuyanlara şimdiden teşekkürler.



Birilerinin telefonları 10 ay boyunca dinleniyor; aralarında Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’un oynadığı karşılaşmaların da bulunduğu 19 maçta şike yapıldığı ve teşvik primi verildiği tespit ediliyor. Ve her nedense suçüstü yapılmıyor.

22 Mayıs 2011; Fenerbahçe Spor Toto Süper Lig’de 18. Şampiyonluğunu ilân ediyor. Trabzonspor averajla 2. olurken, Beşiktaş sezonu Türkiye Kupasını kazanarak tamamlıyor.

23 Mayıs 2011; savcı soruşturma için düğmeye basmıyor.

Mayıs ayı bitiyor; savcı soruşturma emrini halen vermiş değil.

Haziran ayından da 10 gün geçiyor; savcıda halen “tık” yok.

11 Haziran tarihinde 2011 yılı genel seçimleri yapılıyor; Trabzon halkının lig şampiyonluğunun kaybı nedeniyle öfke kustuğu AKP; trabzon’dan %60 ; Türkiye genelinde ise %50 oy toplayarak seçimi lider tamamlıyor.

Haziran ayı da bitiyor; savcıdan halen bir hareket gelmiyor.

3 Temmuz günü; savcı deyim yerindeyse “düğmeye basıyor.”

Ve o andan itibaren stadlardan sonra; evlerde de “çekirdek seyircisi” dönemi başlıyor. Stadlardaki çekirdek seyircisi nasıl bağırmıyor, takımına destek vermiyor, sadece çekirdek yiyip maç izliyorsa; evlerdeki çekirdek seyircisi de olayları sorgulamıyor, mantık çerçevesinde değerlendirmiyor. Sadece televizyonun, gazetelerin kendisine dayattığını alıyor, süzgeçten geçirmeden kabulleniyor.

Çekirdek seyircisi; bu soruşturmanın neden seçim sonrasında yapıldığını kendisine sormuyor; güçler ayrılığı ilkesine göre bağımsız olması gereken yargı mensubu olan bir savcının; kimlerden aldığı direktifle soruşturmayı seçim tarihinin sonrasına ertelediğini sorgulamıyor.

3 Temmuz 2011’den itibaren; Fenerbahçe şike ile suçlanıyor. Aziz Yıldırım ve Şekip Mosturoğlu başta olmak üzere spor camiasından önemli isimler Sporda Şiddet Ve Düzensizliğin Önlenmesi’ne yönelik yasa kapsamında gözaltına alınıyor; çekirdek seyircisi “Fenerbahçe şike yapmış” diyor. “Yahu bu adamlar değil miydi bu yasayı çıkartmak için en çok mücadele edenler?” diye sormak, yalnızca birkaç ay öncesini hatırlamak zahmetine girmiyor. Çünkü televizyonda “Fenerbahçe şike yaptı” temalı haberler izliyor; gazetelerdeki “The End” ve türevi manşetler onu ve onun gibilerini kolaylıkla yönlendirebiliyor.

Emmanuel Emenike gözaltına alınıyor. Bir takım gazetelerde “Emenike’nin şike parası sayarken çekilmiş videosu var” şeklinde haberler çıkıyor. Ardından Emenike’nin suçsuz olduğu anlaşılarak serbest bırakılıyor. Ancak çekirdek seyircisi bunu görmeyerek gazetede okuduğu haberler üzerine yorum yapıyor; bu da karşımıza şu günlerde dahi Emenike’ye çamur atabilen zihniyetler çıkarıyor. Azıcık mantıklı bakarak, “Yahu bu adam bir şey yapsa en azından yurt dışı yasağı olurdu, Moskova’ya nasıl gitti?” şeklindeki bir soruyu kendisine soramıyor.

Sivasspor kalecisi Korcan Çelikay’ın, şike yapması karşılığında araba aldığını, arabanın kız kardeşinin adına kaydettirildiği haberleri çıkıyor. Olayları yeterince araştırmadan önyargıyla karar vermeyi seven “çekirdek seyircisi”, Korcan Çelikay’ın kız kardeşinin olmadığı detayını öğrenme zahmetinde bile bulunmuyor. Ağabeyi İlhan Çelikay’ın “6 aydır kardeşime araba bulmak için Ankara’da dolaşmadığım galeri kalmadı, son 3 gün menajeriyle bu konuda yaptığım görüşmeyi dosyaya koymuşlar” şeklindeki ifadelerinden haberi dahi olmuyor. Şike yapacak olan kalecinin, kasti olarak hatalı gol yemeyeceği gerçeğini idrak edemiyor olması ise vahim. Çünkü dedik ya bir kere, adı üzerinde, çekirdek seyircisi. Zahmete girmek yok, sunulanla yetiniyor.

İnternet ortamında klasör klasör sorgu kaydı dağıtılıyor. “Fenerbahçe’yi küme düşürün” diyebilecek kadar bu işlerle ilgilenen çekirdek seyircisi, zahmet edip de o dosyalardan edinerek kendi objektif değerlendirmesini yapmıyor. Ki bunu yapsa Korcan Çelikay ile menajerinin yaptığı telefon görüşmelerini de görür. Bunlardan birinde menajerinin söylediği “Hocayla konuştum, Hakan’ın durumuna göre getirebiliriz, sen ameliyatını hallet tatilini yap” şeklindeki ifadeyi okur. Bu sayede söz konusu görüşmede bahsi geçen hocanın Tayfur Havutçu, Hakan adlı şahsın Hakan Arıkan olduğunu; dolayısıyla bu görüşmenin Korcan’ın Beşiktaş’a geri dönüş durumunu değerlendirmek amacıyla yapılmış olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Ve muhtemelen futbolla ilgilenen herkesin rahatlıkla çözebileceği bu diyalogdan nasıl şike tespiti yapılabildiğini de sorgular. Ama bunların hiç birine gerek yok, “O” sadece Fenerbahçe’nin küme düşmesini istiyor.

Sorgu kaydı demişken; söz konusu kitle, medyada çıkan kısımları görüyor ve buna göre değerlendirme yapıyor. Ancak bu belgelerin özellikle sızdırılmış olduğunu atlıyor. Kendisi gibi olayları olduğu gibi kabullenen, irdelemeyen insanlardan oluşan Fenerbahçe aleyhtarı bir kamuoyu yaratılmak istendiğinin farkında bile değil. “Emniyet, neden işi gücü bırakmış Fenerbahçe hakkındaki belgeleri çarşaf çarşaf servis ediyor” sorusunu da soramıyor.

Faik Işık; haftalardır gizli saklı değil, ayan beyan televizyon kanallarına çıkarak “10 aylık dinlemede Aziz Yıldırım’ın sözlerinden kaydedilenlerin arasından cımbızla seçmişler, dosyaya eklemişler, konuşmaların tamamını bize göstermiyorlar” diyor. Alenen yargıyı ve emniyeti suçluyor, yalan söylemesi durumunda suç işlemiş olacağını en iyi o biliyor. Ancak savcıdan ısrarla tekrarlanan bu sözler üzerine hiçbir açıklama gelmiyor.

Fotospor Gazetesine röportaj veren İlhan Çelikay, ertesi gün apar topar gözaltına alınıyor. Ayrıca soruşturma başlayalı haftalar olmasına rağmen gayet dağınık bir yöntem izleniyor ve gözaltılar nedense şüpheli isimlerin kaçma ihtimaline rağmen dalga dalga geliyor.

Ergenekon-Balyoz süreçleriyle ünlenen; 3 Temmuz tarihinden önce; boş bir arsada yürürken bir futbol topu bulsalar önce uzun süre ne olduğu hakkında tartışıp, ardından polisi arayarak bomba ihbarında bulunması muhtemel 2 zat; Mehmet Baransu ve Rasim Ozan Kütahyalı; bir anda spor programlarında boy göstermeye başlıyor.

Trabzonspor-Gaziantepspor maçı öncesinde bir bakan, Gaziantep’e giderek Gaziantepspor yöneticilerine stad sözü veriyor.

Karabükspor kalecisi Tomic; kendilerine herhangi bir fayda sağlamayacak olmasına rağmen Fenerbahçe maçının uzatma anlarında köşe vuruşu kullanılırken Fenerbahçe ceza sahasında gol arıyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 3 Temmuz’dan bu yana düşüşte olan hisseleri, federasyonun akşam saatlerinde bekleme kararını açıkladığı 15 Ağustos tarihinde gün içerisinde aniden yükselişe geçiyor.

Aklı başında Galatasaray, Beşiktaş taraftarlarının dahi “adam gibi adam” olduğunu bildiği Alex De Souza hakkında şikeye bulaştığına yönelik yayınlar yapılıyor.

Soruşturmanın başından itibaren gelen talepler reddedildiği halde, savcı hakkındaki iddiaların tavan yaptığı dönemde bir anda yayın yasağı kararı alınıyor.

Fakat ne yazık ki bunların hiçbirisi söz konusu kitle tarafından sorgulanmıyor.

Bu arada, tüm bunlar olurken diğer tarafta da terör eylemleri artıyor; ancak şehit sayısının arttığı zamanlarda bu tür haberler dikkat çekebiliyor. Deniz Feneri soruşturmasının Türkiye ayağı başlıyor, şike soruşturmasında dikkatler savcıya yönelene kadar alınmayan yayın yasağı kararı; Deniz Feneri dosyası için apar topar çıkarılıyor. Ardından, soruşturmayı yürüten savcılar görevden alınıyor.

Ve yine ne yazık ki; bunlar da toplumun önemli bir kesiminin dikkatini çekmiyor. Çünkü medyanın büyük bölümü işine geldiği şekilde kamuoyuna şike soruşturmasını sunuyor; ve bununla yetinen kesim arka planda neler olduğunu araştırmıyor.

Buraya kadar okuyan var mıdır, bilmiyorum. Yazıyı toparlamadan önce bir not; takip edenler bilir. HSYK savcı hakkındaki şikayetlere istinaden müfettiş görevlendiriyor. Bu arada Fenerbahçe’nin federasyon kararıyla Şampiyonlar Ligi’nden men edilişinin ertesi gününde Sadri Şener’in yurt dışına çıkış yasağı kaldırılıyor.

Ancak nedense, savcıyı soruşturan müfettişleri ve Sadri Şener’in yurtdışına çıkış yasağını kaldıran hakimi atayan kurumun HSYK olduğu; söz konusu HSYK’yı 12 Eylül referandumu sonrası yapılandıran hükümetle, Amerika’nın dahi inkâr edemeyip özür dilemek zorunda kaldığı Wikileaks belgelerinde Trabzonspor’a örtülü ödenekten para aktardığı ispatlanan hükümetin aynı hükümet olduğu gerçeği göz ardı ediliyor.

Yani özetle; “Kimi kime şikâyet ediyorsun kardeşim?” demek kimsenin aklına gelmiyor.

Tekrar belirtmekte fayda var; bu yazı “Anti Fenerbahçeliler” için değil; olayları objektif açıdan değerlendirme potansiyeli bulunan, ancak araştırmayan, irdelemeyen, televizyon ve gazetelerin kendisine dayattıklarıyla yetinenler için yazılmıştır. Bu kişilerin bir kısmı, temel besin maddesi makarna ve en sık kullandığı yakacak kömür olanlarla aynı kişilerdir. Ve bu kişiler, maalesef toplumun hiç de küçümsenemeyecek bir kesimini oluşturuyor.

Çekirdek seyircilerinin sadece stadyumlarda değil, her alanda hızla azalmaları dileğiyle..

Saygılarımla.

Onur İnal


#sanasozyinebaharlargelecek

http://twitter.com/#!/pikuee

5 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Mükemmel bir değerlendirme yazısı olmuş kardeşim emeğine ve yüreğine sağlık. Keşke olaylara senin gibi araştırmaya, konunun özünü öğrenmeye yönelik bakan kişiler çoğunlukta olsa. Yazının sonuna nasıl, hangi ara geldim anlayamadım bile o kadar akıcı bir anlatımın var. Ayrıca gayet somut ve tarafsız ifadeler kullanmışsın.Tekrar ellerine sağlık.Bu tür yazıların devamının gelmesi dileğiyle.Saygılar.

    YanıtlaSil
  3. yazıyla ilgili olmuş mu-olmamış mı türünde çelişkilerimin olduğu bir anda şu yorumu okumak çok iyi geldi. senin de yüreğine sağlık, çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. bu yazı beni çok açmadı.. ama bilmediğim konular da varmış.. bunu öğrenmem de yardımcı oldu.

    YanıtlaSil